Esaret’in bu nefes kesici bölümünde duygular, tehlikeli stratejilerle iç içe geçiyor ve Hira ile Orhun’un aşkı üzerine yeni bir tehdit çöküyor. Bütün bunların arkasında kim var? Tabii ki Eylul… Bu kez arzuladığı şeyi elde etmek için her şeyi yapmaya hazır – gerekirse ana karakterlerin arasındaki bağı tamamen yok etmek pahasına.
Gece çökerken, gerilim artıyor. Malikanede sessizlik hâkimken, Eylul gizlice Orhun’un odasına giriyor. Soğukkanlı ve kararlı bakışlarla odayı hızla arıyor ve küçük bir nesne buluyor: bir USB bellek. Amacı çok açık — Orhun’un banka hesaplarındaki milyonları çalmak. Bu, onu en çok acıtacak yerden vurmak ve aynı zamanda onu Hira’dan uzaklaştırmak için mükemmel bir fırsat. Ancak kader her zaman sürprizlerle doludur.
Eylul odadan çıkamadan önce, Sera aniden içeri giriyor. Kalbi çarparken Eylul hızla dolaba saklanıyor. Sera hiçbir şey fark etmeden Orhun’u nazikçe uyandırıyor ve ondan tuhaf bir şey istiyor: ona bir hikâye anlatmasını. Orhun yumuşak sesiyle anlatmaya başlıyor, arkasındaki dolapta sessiz bir düşmanın her şeyi dinlediğinden habersiz. Eylul bu fırsatı kullanarak fark edilmeden kaçar ama duydukları içinde daha da tehlikeli bir şey uyandırır: kıskançlık, nefret ve takıntı.
Birkaç saat sonra, Orhun’un ofisine geri döner. Banka hesabına erişmeye çalışır. Şifre üstüne şifre dener ama hiçbiri işe yaramaz. Hayal kırıklığı içinde onun fotoğrafına bakarak şu ürkütücü cümleyi fısıldar: “Sen iyi bir adamsın. Keşke piyangoyu kazansaydın.” Şimdilik başarısız olur, ama Eylul vazgeçmez. USB belleği dikkatlice Orhun’un cebine geri koyar ve hiçbir iz bırakmadan çıkar. Hira içeri girdiğinde bir gariplik sezer ve ne olduğunu sorar. Eylul ise her zamanki gibi yalan söyler: “Sanırım ocağı açık unuttum.”
Ertesi sabah hava biraz daha hafif görünür. Orhun, Sera ve Afife ile vakit geçirir. Annesinin ölüm yıldönümünü hatırlar ve onun anısına özel bir şey hazırlamayı önerir. Sera’nın aklına babasıyla birlikte yaptığı kırmızı bir tatlı gelir. Afife bu fikri duygulanarak onaylar. Ancak huzur uzun sürmez. Herkes kutlama hazırlığındayken Eylul gizemli bir bakışla içecekleri dağıtır ve kendi kendine mırıldanır: “Günaydın Hira. İyi geceler Hira. Şifre onunla ilgili. Onu çözeceğim.” Hira’ya olan takıntısı her geçen saniye büyür. Eylul, rakibini bile kendi karanlık planlarında anahtar olarak kullanmaya kararlıdır.
Eylul, Hira’nın yardımıyla onu fark ettirmeden manipüle etmeyi düşünür. Aynı zamanda, suç ortağı Xel arar ve gönderdiği tarihler işe yaradı mı diye sorar. “Henüz değil, ama tekrar deneyeceğim,” der Eylul. Hiçbir şey onu durduramayacaktır. Daha sonra Bei, kahveyi sorar. Eylul soğukkanlılıkla kahveyi Orhun’a verir ve yapmacık bir nezaketle, “Sormadım ama beğenirsin diye düşündüm,” der. Hira, Orhun’un yanında fotoğraf düzenlerken nazikçe cevap verir. Eylul meraklı gibi davranarak yaklaşır ve sorar: “Siz nasıl tanıştınız?” Hira dokunaklı bir şekilde anlatır: dokuz yıl önce çölde. “Sizi Demirağ ailesi gibi zengin bir aileden sanmıştım,” der Eylul, daha fazla bilgi almak için. Hira safça cevaplar: “Hayır ama aşk bizi yine de buldu.”
Tam bu sırada Orhun sohbete katılır ve Hira’nın kalbini ısıtan sözler söyler: “Geçmiş bizim, ama beni heyecanlandıran seninle geleceği yaşamak.” Gelecek planları yaparlar, aşkla bakışırlar. Eylul sessizce izler. Ama üzgün değil — soğuk. Gözleri hesap yapar, zihni plan kurar. Bu bağı kırmak zorundadır.
O gece Hira, Sera’yı uyutur ve birlikte kartlarla oynarlar. Aralarındaki bağ çok güçlüdür. Bei sessizce yaklaşır ve sürprizin hazır olduğunu fısıldar. Sera heyecanla Hira’yı salona götürür. Hira içeri girdiğinde şaşkınlıkla durur: herkes doğum günü pastasının etrafında toplanmıştır. “Bugün benim doğum günüm mü?” diye sorar, duygulanarak. Orhun gülümser ve cevap verir: “Sen unutsan bile biz asla unutmayız.” An o kadar özeldir ki, Orhun ona aile yadigârı olan bir yüzük takar ve der ki: “Bugün senin doğum günün, ama aynı zamanda hayatımın en önemli günü. Sen benim kaderimin anahtarısın.”
Eylul, saklandığı yerden her şeyi dinler. Gözleri yeni bir fikirle parlar: şifre bu olabilir — kaderin anahtarı — Hira. Kutlama anı, Eylul’ün karanlık planlarının bir sonraki adımına dönüşür.
Daha sonra, Orhun Hira’yı yıldızları izlemeye davet eder. “Benimle Eritre’ye geri dönmek ister misin?” diye sorar, kalbini açarak. Hira derinden etkilenir, onu sevgiyle kucaklar. Artık daha da bağlılardır.
Ama malikanenin karanlık bir köşesinde, Eylul yine ofise girer. Bilgisayarın başına oturur, derin bir nefes alır ve şöyle der: “Orhun Demirağ’ın milyonları artık parmaklarımın ucunda.” Şimdi yapacağı şey herkesin kaderini değiştirebilir.
Bir sonraki bölümü kaçırmayın. Eylul’ün takıntısı artık tehlikeli bir boyuta ulaştı — ve Hira ile Orhun’un aşkı gerçek bir tehdit altında. Eylul’ün bu çifti ayırmak için ne kadar ileri gideceğini öğrenmek istiyorsanız, Esaret’i izlemeye devam edin. Sıradaki bölüm ihanet, entrika ve malikanede sessizce yürütülen bir savaşı beraberinde getiriyor.